
Selam dostlar,
Bugün sizlerle biraz derin, biraz da ufkumuzu açacak bir konu üzerine konuşmak istiyorum. Hepimizin az çok bildiği bir şey: ABD’de askerlik şu anda zorunlu değil. Ancak dünya hızla değişiyor. Yapay zekâ, insansız sistemler, siber savaşlar… Derken “asker” kavramının bile tanımı bulanıklaşıyor.
Peki gelecekte bu sistem nasıl şekillenecek? Zorunlu askerlik bir gün geri gelir mi, yoksa tamamen dijitalleşen bir savunma düzenine mi geçeriz?
Gelin, bu konuda biraz beyin fırtınası yapalım…
---

Forumda sıkça rastladığım bir durum: Erkek kullanıcılar bu konulara daha stratejik, daha analitik yaklaşıyorlar.
“ABD neden zorunlu askerliğe dönsün ki?” diyor mesela Murat. “Teknoloji bu kadar ilerlemişken, insan gücü artık eskisi kadar kritik değil.”
Ama hemen ardından Ali başka bir perspektif getiriyor:
“Evet ama unutma, dostum; teknoloji her şeyi çözseydi, Ukrayna’da herkes cepheye koşmazdı. Bir noktada hâlâ cesaret, hâlâ insan yüreği gerekiyor.”
Ve işte tam bu noktada stratejik tartışma başlıyor.
ABD’nin gelecekteki askeri gücü, artık sadece tanklarla, uçaklarla değil; veriyle, yapay zekâ algoritmalarıyla, siber savaş yetenekleriyle ölçülecek.
Ama bu, insanın tamamen sistemden çıkacağı anlamına gelir mi?
Belki de zorunlu askerlik değil ama zorunlu “siber eğitim” dönemi başlar. Her ABD vatandaşı, bir savunma bilinciyle yetişir.
Silah tutmak değil, bir ağı korumak; mermi sıkmak değil, bir siber saldırıyı engellemek olur görev tanımı.
Ve kim bilir — belki 2050’de, “askerlik” kelimesi yerini “ulusal savunma bilinci eğitimi”ne bırakır.
---

Gelelim kadın forumdaşlarımızın yaklaşımına.
Onlar konuyu daha çok insan merkezli değerlendiriyorlar.
Birçoğu “Zorunluluk” kelimesine bile mesafeli. Çünkü zorunluluk demek, özgürlüğün bir kısmını elinden almak demek.
“Elif” diyor ki:
> “Zorunlu askerlik yerine zorunlu barış eğitimi olmalı. İnsanlar savaşmayı değil, uzlaşmayı öğrenmeli.”
Bu sözler beni düşündürüyor.
Belki de geleceğin güçlü ülkeleri, savaşmayı değil barışı stratejik hale getiren ülkeler olacak.
Kadın forumdaşlarımız genelde şunu vurguluyor:
ABD gibi bir gücün askeri değil, insani liderlikte öne çıkması gerektiğini. Çünkü artık savaşlar sadece toprakla değil, fikirlerle de kazanılıyor.
Onlara göre, geleceğin süper gücü, en çok füze üreten değil; en çok empati kurabilen ülke olacak.
---

ABD’nin ordusu bugün bile dünyadaki en ileri teknolojilere sahip.
Ama 2040’larda, 2050’lerde işler değişecek. Artık bir askerin bileği değil, zihni daha önemli olacak.
Bir yazılım mühendisi, bin asker kadar etkili olabilecek.
Bir siber güvenlik uzmanı, bir ülkenin kaderini değiştirebilecek.
Zorunlu askerlik kavramı, belki de “Zorunlu Yapay Zekâ Eğitimi”ne dönüşecek.
Her vatandaşın, ülkesini korumak için temel siber farkındalık eğitimleri alacağı bir dönem başlayabilir.
Bu, hem daha akılcı hem de daha insancıl bir savunma anlayışı olur.
Ama şu soru da akıllarda:
Yapay zekâ, insan yüreğinin yerine geçebilir mi?
---

Bir toplumun güvenliğini sağlamak için onu silahlandırmak mı gerekir, yoksa bilinçlendirmek mi?
Zorunlu askerlik kavramı, bir yandan ortak bir disiplin kazandırır; ama diğer yandan bireysel özgürlüğü törpüler.
ABD gibi demokratik sistemlerde, bu dengenin yeniden tanımlanması kaçınılmaz.
Belki gelecekte “zorunlu hizmet” kavramı daha geniş anlamda ele alınacak.
Askerlik, sadece orduya değil; çevre korumaya, sağlık sistemine, eğitime katkı anlamına gelecek.
Yani herkes ülkesine bir şekilde “hizmet” edecek ama bunu kendi alanında yapacak.
Bir doktor cephede değil ama pandemide, bir yazılımcı siber güvenlikte, bir öğretmen ise toplum bilincinde görev alacak.
Bu da çağın yeni askerliği olabilir.
---

ABD tek başına değil. Avrupa’da, Asya’da, hatta Orta Doğu’da bile güvenlik kavramı hızla dönüşüyor.
Artık “kimin daha çok askeri var” değil, “kimin daha çok zekâsı var” devri başlıyor.
Ve bu zeka, sadece teknolojik değil; insani zekâ, yani empati, dayanışma, öngörü de bu denklemin bir parçası.
Bir gün ABD, zorunlu askerliği geri getirirse bu, belki de fiziksel değil, dijital bir zorunluluk olur.
Bir “Ulusal Dijital Güvenlik Ağı”na kayıt olmak, vatandaşlık görevi haline gelebilir.
Bu sistemin içinde herkesin rolü olur: kimisi korur, kimisi analiz eder, kimisi bilgi üretir.
Böylece modern çağın askerliği, tüfekle değil klavye ile yapılır.
---

Sizce ABD yeniden zorunlu askerliğe döner mi?
Yapay zekâ orduları insan gücünün yerini alabilir mi?
Ve asıl soru: Bir ülkenin gücü, asker sayısıyla mı ölçülür, yoksa barışı koruma kapasitesiyle mi?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum.
Belki de geleceğin orduları, burada – bu forumda – fikirlerle kuruluyordur.
Çünkü bazen en güçlü savunma, en derin düşüncedir.

