Ahmet Erhan Kimdir? Ahmet Erhan'ın Hayatı ve Şiirleri

Felaket

New member
Postmodern şairlerden olan Ahmet Erhan Türk Edebiyatı'nın önemli bir yapı taşıdır. Biz de Ahmet Erhan'ın hayatını Ahmet Erhan'ın Şiirilerini ve şiire bakış açısını sizler için detaylı bir şekilde ele aldık. İyi okumalar dileriz.

Ahmet Erhan Kimdir?
1. Ahmet Erhan'ın Çocukluğu
Kimlikteki ismi Erhan Bozkurt olan Ahmet Erhan, 8 Şubat 1958 yılında Ankara’da dünyaya gelir. Ahmet İzzet ve Emine Hanım’ın dört kızdan sonra dünyaya gelen beşinci çocuğudur. Büyük ablası Nevcihan, doktorlar ve hemşireler onun yaşayacağından şüphe duyar. Çünkü bir kilo beş yüz gram dünyaya gelir.

Aslen Mersinli olan aile, baba Ahmet İzzet’in işi dolayısıyla Ankara’dan Mersin’e ve Adana’ya göç etmiştir. Baba Ahmet İzzet demir-çelik işçisi, anne Emine Hanım ev hanımıdır. Ailenin ekonomik durumu çok iyi olmasa da Erhan, her istediği alınan bir çocuktur. Dört kızdan sonra erkek çocuk olarak dünyaya gelmesi onu ailede ilgi odağı hâline getirmiştir, ailedeki herkes onu karşılıksız sever. El üstünde tutulan Erhan, mutlu bir çocukluk dönemi geçirir.

Annesinden ziyade babasına düşkündür. “Herkes beni anneci sanır, ben aslında babacıyımdır” der. Babası aydın bir insandır, Erhan’ı edebiyata yönlendiren odur. Babasının: “Oğlum benim gözlerim görmüyor bana geceleri kitap okur musun?” demesiyle Erhan, ortaokul yıllarında edebiyatla tanışır. Fransız ve Rus edebiyatı klasiklerini ciltler hâlinde babasına okur. Bir gün babasını küçük puntolu bir gazete okurken yakalar, babasının asıl amacı Erhan’ın okumasını sağlamaktır. Edebiyata olan ilgisi onu ortaokulda kitaplık kolu başkanı yapacaktır. Küçük yaşlarda edebiyata ilgi duyan ve şiir yazmaya başlayan Erhan’ın en büyük destekçisi babası, hayattayken oğlunun yayımlanan ilk şiirlerini görür.

Adana’ya taşınan ailenin maddi durumu kötüye gider. Ahmet İzzet’in işlerinin bozulması, alkole olan düşkünlüğü ve eviyle yeterince ilgilenmemeye başlaması Erhan’ın psikolojisini olumsuz etkiler. Fedakâr bir anne olan ve çocuklarıyla yakından ilgilenen Emine Hanım’ın: “İçme!” uyarıları çok da etkili olmayacaktır. Mutlu bir çocukluk dönemi geçiren Erhan, ilk gençlik döneminde gizliden gizliye babasına karşı bir nefret besler. Bu annesini koruma mekanizmasından kaynaklı bir davranış olabilir. Ek olarak çocukluk dönemindeki rahatlığı ve ilgiyi görememesi onu olumsuz etkileyecektir. Yoğun alkol alan bir baba ve fedakâr bir anne profili arasında ödipal bir karmaşa yaşasa da özdeşimi babasıyla kuracaktır. Bir dönem “Ondan ve içkisinden nefret eden” Erhan, onun meyhanede boş bıraktığı sandalyeye oturmuş ve bir daha kalkmamıştır.

Erhan alkol konusunda babasına kızsa da babası 1975 yılında, 51 yaşında öldükten sonra bayrağı devralacak ve ondan arta kalan şişelerle alkole başlayacaktır. “Beni yetiştiren, beni edebiyata yönlendiren babam alkolden ölmeden önce içkiden nefret ederdim… Öldüğünde alkolik bayrağını elime aldığım gibi meyhaneye koştum” der. Alkole ek olarak babası yarış atlarına düşkündür, o 5 yaşındayken babası iki yarış atı alır, adları Vildan ve Esire’dir. Esire’nin ayağı kırılır bu olay onu çok etkiler. Bu olay üzerine evlerinde uzun süre atlarla ilgili bir söz geçmez.5 Erhan’ın babasından devraldığını söylediği alkole ek olarak bir de at yarışı merakı vardır. Özellikle sürpriz atı Mohi hiç galip gelmez, oynadığı bahislerde genelde kaybeder.

Babası öldüğünde Erhan 17 yaşındadır, ölümü onu çok etkiler. Normal şartlarda saçını süpürge eden bir anne profilinden ziyade derinlerde bir kızgınlık beslediği babasını kendine rol model olarak belirler. Her ne kadar ilk gençlik döneminde ona karşı derinlerde bir nefret beslese de özellikle çocukluk dönemindeki derin muhabbetleri baskın gelir. Özdeşim kurduğu babası Ahmet İzzet’in ilk ismini alıp Ahmet Erhan olur. Kimlikteki ismi Erhan Bozkurt olsa da o edebiyat dünyasının Ahmet Erhan’ıdır.

Babası öldükten sonra Ahmet Erhan’ın tek dayanağı annesi olur. Yıllarca eşine “İçme!” diyen Emine Hanım, ölümüne kadar da oğluna aynı uyarıyı yapacaktır. Erhan annesine karşı mahcuptur, kendini “Hayırsız” addeder.7 Sürekli : “Beni niye doğurdun?” diye sitem etse de aslında kızgınlığı annesine değil hayata karşıdır. 8 Babasını kaybeden Erhan’ın sığındığı liman olan annesi de artık yoktur. Bu iki olaydan sonra alkole daha çok sarılır.

Ahmet Erhan’ın çocukluğu ve ilk gençlik yılları Mersin ve Adana’da geçer. Baba Ahmet İzzet emekli olunca aile Ankara’ya taşınır.



2. Ahmet Erhan'ın Gençlik Yılları
Ahmet Erhan’ın gençlik yılları Ankara’da geçer. Babasının ölümü Ahmet Erhan’ı hem maddi hem de manevi açıdan oldukça etkiler. Aralarında çeşitli sorunlar ortaya çıksa da onu çok seven babası ölmüştür. Ahmet İzzet’in ölümüyle aile kalakalmıştır. Sorumlulukları evin erkek çocuğu olarak Ahmet Erhan üstlenecektir. Yaşananlar babasıyla olan özdeşimi daha da pekiştirir. Bu durum dört kızdan sonra doğan ve oldukça ilgi gösterilen Erhan için oldukça zordur. Çünkü çocukluk döneminde ailenin ekonomik durumu çok iyi olmasa da yoğun alıcı durumundadır. Vermeye değil almaya alıştığı için kişiliği de bu şekilde oluşur. Bu durum Ahmet Erhan’ı oldukça zorlar.

Ahmet Erhan için zaman, sorumluluk alma zamanıdır. “Gece lisesinde okudum, babamın ölümünden sonra gündüzleri aynı lisenin kantininde çalıştım. Gündüz çay ocağında çalışır, akşam derste uyurdum” diyen Erhan zor dönemler geçirir. 1980 İhtilali öncesi sağ-sol çatışmalarının yoğun olduğu dönemlerdir. Olaylarla ilgili kendi ifadesi şu şekildedir: “Yedi kere kurşunlandım ben, toplu ya da tek. İlginç tarafı; dördünü solcuların, üçünü sağcıların yapması. Hâlbuki hiçbir zaman eline silah değmemiş adamlardanım”. 10 Gençlik döneminde Erhan, kendini o olayların içinde bulur.
 
Üst