Emre
New member
Hangi Ay Kaç Gün Sürer? — Zamanın Kalbinde Bir Hikâye
Selam sevgili forumdaşlar,
Bu akşam size basit bir sorudan yola çıkan ama kalbe dokunan bir hikâye anlatmak istiyorum:
“Hangi ay kaç gün sürer?”
Kulağa sıradan geliyor, değil mi? Ama bazen en basit sorular, en derin cevapları saklar. Çünkü mesele sadece takvimdeki sayılar değil; her ayın içinde yaşanan hayatlar, beklenen haberler, yarım kalan umutlar ve unutulmayan anılardır.
---
Bir Kış Akşamı ve Basit Bir Soru
Aralık ayının son günleriydi.
Karlı, sessiz, o tanıdık beyaz sessizlik…
Bir kafede üç eski dost buluşmuştu: Mert, Elif ve Deniz.
Üçü de farklı karakterlerdi ama birbirlerini yıllardır tamamlıyorlardı.
Mert, tipik bir “çözüm odaklı” adamdı. Hayatta her şeyin mantıklı bir açıklaması olduğuna inanırdı.
Elif, duygularıyla düşünen bir kadındı; insanın hissettiğini yaşamadan öğrenemeyeceğine inanırdı.
Deniz ise arada kalmış bir gözlemciydi, çoğu zaman onların tartışmalarını tebessümle izlerdi.
Kahvelerini yudumlarken Elif birden sordu:
> “Siz hiç fark ettiniz mi, hangi ay kaç gün sürüyor diye? Mesela bazı aylar geçmek bilmiyor, bazılarıysa göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor.”
Mert hemen hesap makinesini çıkardı.
> “Bunun cevabı çok basit. Ocak 31, Şubat 28, Mart 31… yani elimizle bile sayabiliyoruz Elif. Hani şu çocukken yaptığımız eklem yöntemiyle.”
Elif güldü.
> “Sen hâlâ kalple değil, parmakla sayıyorsun Mert. Ben başka bir şeyden bahsediyorum.”
---
Zamanın Farklı Akışı
O anda Deniz araya girdi.
> “Aslında Elif haklı olabilir. Mesela senin için 30 gün, başkası için bir ömür olabilir.”
Mert alayla kaşlarını kaldırdı:
> “Hadi ama Deniz, zamanı ölçmek matematik işidir, felsefe değil.”
Elif usulca pencereden dışarı baktı.
Kar yavaşça düşüyordu.
> “Bence değil. Şubat mesela… sadece 28 gün ama bana her zaman en uzun ay gibi gelir. Soğuktur, gri ve sessizdir. İçinde bekleyiş vardır.”
Mert, fincanını masaya koydu.
> “Benim için en uzun ay Ağustos. Herkes tatile gider, şehir boşalır, iş yerinde zaman geçmez. Güneş bile sanki daha geç batıyor. O yüzden 31 değil, 61 gün gibi gelir bana.”
Deniz düşündü, sonra gülümsedi.
> “Benim için en kısa ay Aralık. Çünkü yıl bitiyor ve insan ne kadar dolu yaşarsa yaşasın, hep eksik hissediyor. Yıl bitmeden yetişmeyen sözler, söylenemeyen cümleler kalıyor.”
---
Zamanı Saymak Değil, Yaşamak
O gece sohbet derinleşti.
Herkesin kendi “uzun” ve “kısa” ayları vardı.
Elif’in uzun Şubat’ında beklenmeyen ayrılıklar,
Mert’in Ağustos’unda bitmeyen sorumluluklar,
Deniz’in Aralık’ında ise tamamlanmamış hikâyeler vardı.
Elif birden sessizleşti.
> “Benim için bazı aylar hiç bitmiyor aslında. Mesela annemi kaybettiğim ay. Takvimde bitti ama içimde sürüyor.”
Mert başını eğdi. O an rakamların anlamı kalmamıştı.
> “Zaman… galiba birilerini kaybettiğinde yavaşlıyor.”
Deniz’in gözleri doldu.
> “Evet ama birilerini bulduğunda da hızlanıyor.”
Üçü de bir süre konuşmadı.
Kafede sadece fincanların tıkırtısı ve dışarıda yağmaya devam eden karın sesi vardı.
---
Erkekler Zamanı Planlar, Kadınlar Zamanı Hisseder
Erkekler genelde zamanı ölçer, kadınlar ise zamanı yaşar.
Mert gibi biri için takvim, bir görev listesidir: fatura günü, proje teslimi, spor günü…
Elif içinse her gün, bir duygunun taşıyıcısıdır: umut, özlem, pişmanlık ya da sevgi.
Bir erkek “Bu ay ne kadar hızlı geçti” der çünkü planladığı kadar çok iş bitirememiştir.
Bir kadın “Bu ay ne kadar hızlı geçti” der çünkü yaşamak istediği kadar çok hissedememiştir.
Zaman herkes için aynı akar ama herkesin kalbine farklı dokunur.
Kimi onu yönetmeye çalışır, kimi teslim olur.
Ama sonunda hepimiz aynı yere varırız:
Bir ay daha biter, bir başka ay başlar, ve biz yine “Bu ay nasıl geçti böyle?” deriz.
---
Takvimin Ardındaki İnsan Hikâyeleri
Kafede o gece konuşulanlar, üç arkadaşın hayatında iz bıraktı.
Elif eve döndüğünde eski bir takvim çıkardı. Üzerinde notlar vardı:
“1 Mart: ilk buluşmamız.”
“23 Haziran: taşındık.”
“12 Kasım: sustuk.”
Bazı aylar, sadece tarihler değil, kalp kırıklarıyla da doluydu.
Mert ertesi gün işe giderken arabasında düşündü.
O kadar plan yapmış, o kadar hedef çizmişti ama hiçbirinde “huzur” maddesi yoktu.
Kendine söz verdi:
> “Belki bundan sonra zamanı yönetmeye değil, onunla yaşamaya çalışırım.”
Deniz ise hikâyeyi bir deftere yazdı.
Altına da küçük bir not düştü:
> “Zamanın uzunluğu, yaşanan günlerle değil, dokunduğu kalplerle ölçülür.”
---
Peki Gerçekten Hangi Ay Kaç Gün Sürer?
Evet, teknik olarak:
- Ocak: 31
- Şubat: 28 (artık yılda 29)
- Mart: 31
- Nisan: 30
- Mayıs: 31
- Haziran: 30
- Temmuz: 31
- Ağustos: 31
- Eylül: 30
- Ekim: 31
- Kasım: 30
- Aralık: 31
Ama kalp takviminde işler farklıdır.
Bazı aylar 3 saniye sürer, bazıları 3 yıl gibi gelir.
Bazı günler unutulur, bazı günler ise bir ömür hatırlanır.
---
Forumdaşlar, Şimdi Sıra Sizde…
- Sizin için en uzun ay hangisi?
- Hangi ay bitmesin istersiniz, hangisi başlarken içinizi burkar?
- Takvim mi sizi yönetiyor, yoksa siz mi zamanı şekillendiriyorsunuz?
Hadi gelin, takvimin soğuk sayılarının ardındaki hikâyeleri birlikte ısıtalım.
Çünkü bazen bir ayın kaç gün sürdüğünü değil, o günlerde kim olduğumuzu hatırlamak gerekir.
Selam sevgili forumdaşlar,
Bu akşam size basit bir sorudan yola çıkan ama kalbe dokunan bir hikâye anlatmak istiyorum:
“Hangi ay kaç gün sürer?”
Kulağa sıradan geliyor, değil mi? Ama bazen en basit sorular, en derin cevapları saklar. Çünkü mesele sadece takvimdeki sayılar değil; her ayın içinde yaşanan hayatlar, beklenen haberler, yarım kalan umutlar ve unutulmayan anılardır.
---
Bir Kış Akşamı ve Basit Bir Soru
Aralık ayının son günleriydi.
Karlı, sessiz, o tanıdık beyaz sessizlik…
Bir kafede üç eski dost buluşmuştu: Mert, Elif ve Deniz.
Üçü de farklı karakterlerdi ama birbirlerini yıllardır tamamlıyorlardı.
Mert, tipik bir “çözüm odaklı” adamdı. Hayatta her şeyin mantıklı bir açıklaması olduğuna inanırdı.
Elif, duygularıyla düşünen bir kadındı; insanın hissettiğini yaşamadan öğrenemeyeceğine inanırdı.
Deniz ise arada kalmış bir gözlemciydi, çoğu zaman onların tartışmalarını tebessümle izlerdi.
Kahvelerini yudumlarken Elif birden sordu:
> “Siz hiç fark ettiniz mi, hangi ay kaç gün sürüyor diye? Mesela bazı aylar geçmek bilmiyor, bazılarıysa göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor.”
Mert hemen hesap makinesini çıkardı.
> “Bunun cevabı çok basit. Ocak 31, Şubat 28, Mart 31… yani elimizle bile sayabiliyoruz Elif. Hani şu çocukken yaptığımız eklem yöntemiyle.”
Elif güldü.
> “Sen hâlâ kalple değil, parmakla sayıyorsun Mert. Ben başka bir şeyden bahsediyorum.”
---
Zamanın Farklı Akışı
O anda Deniz araya girdi.
> “Aslında Elif haklı olabilir. Mesela senin için 30 gün, başkası için bir ömür olabilir.”
Mert alayla kaşlarını kaldırdı:
> “Hadi ama Deniz, zamanı ölçmek matematik işidir, felsefe değil.”
Elif usulca pencereden dışarı baktı.
Kar yavaşça düşüyordu.
> “Bence değil. Şubat mesela… sadece 28 gün ama bana her zaman en uzun ay gibi gelir. Soğuktur, gri ve sessizdir. İçinde bekleyiş vardır.”
Mert, fincanını masaya koydu.
> “Benim için en uzun ay Ağustos. Herkes tatile gider, şehir boşalır, iş yerinde zaman geçmez. Güneş bile sanki daha geç batıyor. O yüzden 31 değil, 61 gün gibi gelir bana.”
Deniz düşündü, sonra gülümsedi.
> “Benim için en kısa ay Aralık. Çünkü yıl bitiyor ve insan ne kadar dolu yaşarsa yaşasın, hep eksik hissediyor. Yıl bitmeden yetişmeyen sözler, söylenemeyen cümleler kalıyor.”
---
Zamanı Saymak Değil, Yaşamak
O gece sohbet derinleşti.
Herkesin kendi “uzun” ve “kısa” ayları vardı.
Elif’in uzun Şubat’ında beklenmeyen ayrılıklar,
Mert’in Ağustos’unda bitmeyen sorumluluklar,
Deniz’in Aralık’ında ise tamamlanmamış hikâyeler vardı.
Elif birden sessizleşti.
> “Benim için bazı aylar hiç bitmiyor aslında. Mesela annemi kaybettiğim ay. Takvimde bitti ama içimde sürüyor.”
Mert başını eğdi. O an rakamların anlamı kalmamıştı.
> “Zaman… galiba birilerini kaybettiğinde yavaşlıyor.”
Deniz’in gözleri doldu.
> “Evet ama birilerini bulduğunda da hızlanıyor.”
Üçü de bir süre konuşmadı.
Kafede sadece fincanların tıkırtısı ve dışarıda yağmaya devam eden karın sesi vardı.
---
Erkekler Zamanı Planlar, Kadınlar Zamanı Hisseder
Erkekler genelde zamanı ölçer, kadınlar ise zamanı yaşar.
Mert gibi biri için takvim, bir görev listesidir: fatura günü, proje teslimi, spor günü…
Elif içinse her gün, bir duygunun taşıyıcısıdır: umut, özlem, pişmanlık ya da sevgi.
Bir erkek “Bu ay ne kadar hızlı geçti” der çünkü planladığı kadar çok iş bitirememiştir.
Bir kadın “Bu ay ne kadar hızlı geçti” der çünkü yaşamak istediği kadar çok hissedememiştir.
Zaman herkes için aynı akar ama herkesin kalbine farklı dokunur.
Kimi onu yönetmeye çalışır, kimi teslim olur.
Ama sonunda hepimiz aynı yere varırız:
Bir ay daha biter, bir başka ay başlar, ve biz yine “Bu ay nasıl geçti böyle?” deriz.
---
Takvimin Ardındaki İnsan Hikâyeleri
Kafede o gece konuşulanlar, üç arkadaşın hayatında iz bıraktı.
Elif eve döndüğünde eski bir takvim çıkardı. Üzerinde notlar vardı:
“1 Mart: ilk buluşmamız.”
“23 Haziran: taşındık.”
“12 Kasım: sustuk.”
Bazı aylar, sadece tarihler değil, kalp kırıklarıyla da doluydu.
Mert ertesi gün işe giderken arabasında düşündü.
O kadar plan yapmış, o kadar hedef çizmişti ama hiçbirinde “huzur” maddesi yoktu.
Kendine söz verdi:
> “Belki bundan sonra zamanı yönetmeye değil, onunla yaşamaya çalışırım.”
Deniz ise hikâyeyi bir deftere yazdı.
Altına da küçük bir not düştü:
> “Zamanın uzunluğu, yaşanan günlerle değil, dokunduğu kalplerle ölçülür.”
---
Peki Gerçekten Hangi Ay Kaç Gün Sürer?
Evet, teknik olarak:
- Ocak: 31
- Şubat: 28 (artık yılda 29)
- Mart: 31
- Nisan: 30
- Mayıs: 31
- Haziran: 30
- Temmuz: 31
- Ağustos: 31
- Eylül: 30
- Ekim: 31
- Kasım: 30
- Aralık: 31
Ama kalp takviminde işler farklıdır.
Bazı aylar 3 saniye sürer, bazıları 3 yıl gibi gelir.
Bazı günler unutulur, bazı günler ise bir ömür hatırlanır.
---
Forumdaşlar, Şimdi Sıra Sizde…
- Sizin için en uzun ay hangisi?
- Hangi ay bitmesin istersiniz, hangisi başlarken içinizi burkar?
- Takvim mi sizi yönetiyor, yoksa siz mi zamanı şekillendiriyorsunuz?
Hadi gelin, takvimin soğuk sayılarının ardındaki hikâyeleri birlikte ısıtalım.
Çünkü bazen bir ayın kaç gün sürdüğünü değil, o günlerde kim olduğumuzu hatırlamak gerekir.