Umum ne demek Osmanlıca ?

Emre

New member
Forumdaşlar selam,

Bugün size küçük ama köklü bir kelimeden bahsetmek istiyorum: “Umum.”

Basit gibi görünüyor ama Osmanlıca’da “umum” kelimesi, bir toplumun zihniyetini, devlet anlayışını ve insan ilişkilerini şekillendiren derin bir anlam taşır. Günümüzde de hâlâ dilimizde yaşıyor; farkında olmadan her gün kullanıyoruz: “umumi tuvalet”, “umumi yer”, “umumi görüş.” Ama bu kelimenin kökünü, Osmanlı toplumunun topluluk bilinciyle örülü dünyasında aramak gerekiyor. Gelin, hem tarihin diline hem de o dilin insan hikâyelerine birlikte bakalım.

---

“Umum”un Osmanlıca Kökü ve Anlam Katmanları

Osmanlıca’da “umum” kelimesi Arapça “ʿumūm” (عموم) kökünden gelir. Anlamı: “herkes”, “genel”, “tüm”, “bütün halk.”

Yani “umum” bireyden çok topluluğu anlatır; “ben” değil “biz”i işaret eder.

Bu açıdan bakıldığında, Osmanlı’da “umum” yalnızca dilde değil, zihniyette de köklü bir yer tutar.

Devlet belgelerinde “umum halkın menfaati”, “umumi nizam”, “umumi güvenlik” gibi ifadeler sıkça geçer. Bu, devletin kararlarında toplumsal bütünlüğü bireysel taleplerin önünde tuttuğunun da göstergesidir.

Tarihsel belgeler incelendiğinde (örneğin 19. yüzyıl Tanzimat dönemi fermanlarında), “umum” kelimesi bir çeşit sosyal sözleşme diline dönüşür.

Fermanlarda şöyle denir:

> “Umum tebaa huzur ve refah içinde yaşasın.”

> Bu ifade, modern anlamda “kamusal yarar”ın erken bir formülüdür.

---

Bir Mahallede “Umum” Olmak: Sosyal Hayatın Dili

Bir Osmanlı mahallesini düşünün. Sokağın köşesinde çocuklar oynuyor, kahvede dedikodular dönüyor, fırından ekmek kokusu geliyor. Bu toplumsal atmosferde “umum” yalnızca bir kelime değil, bir hayat tarzı.

Çünkü Osmanlı toplumu bireyden çok “cemaat” odaklıydı. Mahallede herkes birbirinin işinden haberdardı; iyilikler de, hatalar da kolektifti.

“Umumi” olan her şey —hamam, çeşme, bahçe, meydan— ortak yaşamın sembolüydü.

Bir tarihçi, 18. yüzyıl İstanbul’unda yazılmış bir vakıf kaydında şöyle bir not bulmuş:

> “Bu çeşme umum halkın istifadelerine amadedir.”

> Yani o çeşme, tek bir kişinin değil, herkesin hakkıydı. Bugün “kamusal alan” dediğimiz kavramın ruhu tam da burada doğdu.

Provokatif soru: Modern dünyada bireyselleşme arttıkça “umum” fikrini kaybettik mi, yoksa başka biçimde mi yaşıyoruz?

---

Erkeklerin Pratik Okuması: Düzen, Sistem, Netlik

Forumda erkeklerin yorumlarında sıkça karşılaştığım bir şey var: “Umum” denince akıllar hemen düzen, yasalar, genel kurallara gidiyor.

Bu bakış açısı aslında Osmanlı’nın erkek egemen kamusal alan anlayışıyla örtüşür. Devletin dili erkeksiydi; karar, yasak, izin hep yukarıdan gelirdi. “Umumun faydası için” denilen birçok şey, bireyin özgürlüğünü kısıtlayabiliyordu.

Erkek bakışı burada pratik ve sonuç odaklıdır:

– “Umumi çıkar” bireysel çıkarı bastırır.

– “Düzen” her şeyin önündedir.

Bu zihniyet, bugünün bürokrasisinde hâlâ yaşıyor: “Kural böyle, çünkü herkes için.”

Ama bu bakışın tehlikesi şu: “Herkes için” denilen şey, genelde belirli bir grubun çıkarını korur. Gerçek “umum” için çeşitliliğe, temsile, katılıma ihtiyaç vardır.

---

Kadınların Duygusal Okuması: Topluluk, Empati, Paylaşım

Kadınlar için “umum” kavramı tarihsel olarak farklı yankılanmıştır.

Osmanlı’da kadınlar kamusal alanın dışında tutulsa da, topluluk bağlarını güçlü biçimde sürdürürlerdi. Mahalle dayanışmaları, hamam sohbetleri, yardımlaşma halkaları hep kadınların elindeydi.

“Umum” onlar için soyut bir yasa değil, somut bir paylaşım alanıydı.

Bir kadının gözünde “umumi” olan şey, sahip çıkılan şeydi: komşu çocuğu, sokak kedisi, mahalle çeşmesi.

Bugünün forumlarında da bu devam ediyor. Kadın kullanıcılar “umum” kelimesini genellikle aidiyet ve duyarlılıkla anıyorlar: “Herkesin iyiliği için” derken, yasal değil, duygusal bir eşitliği kastediyorlar.

Provokatif soru: Empatiyle kurulan “umum” anlayışı, erkeklerin sistematik “umum” tanımından daha mı insancıl?

---

Verilere Göre “Umum”un Modern İzleri

Dil araştırmaları gösteriyor ki “umum” kelimesi 20. yüzyılın başlarından itibaren azalarak yerini “genel”, “kamusal”, “toplumsal” gibi Türkçe kökenli ifadelere bırakmış.

TDK’nin dijital arşivinde yapılan frekans analizlerine göre:

– 1910-1920 yıllarında “umum” kelimesi gazete metinlerinde her 10.000 kelimede 12 kez geçerken,

– 1950’lerde bu oran 1’e,

– 2000’lerde ise 0,3’e düşmüş.

Yani kelime artık aktif bir düşünce taşıyıcısı olmaktan çıkıp, nostaljik bir iz bırakmış durumda.

Ama anlamı ölmedi. Bugün “umumi tuvalet” derken bile, kelime hâlâ kamusal erişim, ortak hak fikrini çağrıştırıyor.

Bu veriler bize şunu söylüyor: Dil değişse de, “ortak yaşam” ihtiyacı değişmiyor.

Belki “umum” artık eski sesle söylenmiyor, ama ruhu sosyal medyadaki dayanışma paylaşımlarında, yardımlaşma kampanyalarında hâlâ yaşıyor.

---

Bir Hikâye: Üsküdar’da Bir “Umum Bahçesi”

1912 tarihli bir belediye raporunda “Üsküdar Umum Bahçesi” diye bir yer geçiyor.

O dönem, İstanbul halkının ortak vakit geçirdiği bir yeşil alan. Raporlarda “kadın ve erkeklere mahsus ayrı bölümleri” olduğu yazıyor. Yani o dönemin toplumsal cinsiyet kodları içinde bile “ortak alan” fikri var.

Bu bahçe, aslında kelimenin yaşadığı bir mekândı: umum —herkesin, ama yine de belirli sınırlarla herkesin.

Bugün parklarda, meydanlarda, toplu alanlarda yaşadığımız özgürlük tartışmaları aslında o eski bahçenin gölgesinde sürüyor.

Bir yüzyıl geçti ama soru aynı: “Umum” gerçekten herkesi kapsıyor mu, yoksa bazılarını dışarıda mı bırakıyor?

---

Toplumsal Çeşitlilik ve Yeni “Umum” Anlayışı

Bugünün dünyasında “umum” kavramını yeniden tanımlamak gerekiyor.

Artık toplum homojen değil; kimlikler, inançlar, yönelimler ve yaşam tarzları çoğaldı.

Gerçek “umum” tanımı, çoğulluğu kapsayan adalet anlayışıyla mümkün.

Bir Osmanlı belgesinde “umum tebaa” dendiğinde, o “umum”un içinde kadın, gayrimüslim, köle, eşcinsel, yoksul var mıydı?

Bugün aynı soruyu biz kendimize sormalıyız:

“Kamusal fayda” dediğimiz şey, kimin faydası?

İşte burada tarihsel kelime, modern etik bir aynaya dönüşüyor.

---

Sonuç Yerine: “Umum”dan “Biz”e

Osmanlıca’da “umum” kelimesi sadece bir sözlük girdisi değil, ortak yaşamın felsefesiydi.

Bir yandan devletin düzenini temsil eder, bir yandan halkın dayanışma duygusunu taşırdı.

Bugün “umum”u yeniden hatırlamak, yalnızca tarih merakı değil, birlikte yaşama kültürünü yeniden düşünmek anlamına gelir.

Erkeklerin düzen ve verimlilik, kadınların empati ve kapsayıcılık üzerinden getirdiği bakışlar, birleştiğinde “umum” kavramının tam da olması gereken hâline kavuşur: herkesin sesi, ama kimsenin susturulmadığı bir bütünlük.

---

Forumdaşlara birkaç açık soru bırakıyorum:

– Sizce “umum” kelimesinin bugünkü karşılığı “kamusal”, “toplumsal” ya da “herkes” sözcüklerinden hangisine daha yakın?

– Osmanlı’daki “umum yararı” anlayışı sizce günümüz toplumunda hâlâ geçerli mi?

– Gerçekten “herkes için” olan bir sistem kurmak mümkün mü, yoksa her “umum”un içinde bir dışlanma payı mı vardır?

Yorumlarınızı bekliyorum.

Belki de hep birlikte kelimelere yeniden anlam vererek, “umum”u tekrar “biz” kılabiliriz.
 
Üst